21 Ekim 2011 Cuma

ismi yoksa yok

hani bazı insanların ismini duyarız ve şaşırırız ya, hatta daha da ileri gidip, yahu kim çocuğuna böyle bir isim koyar ki diye şaşkınlığımızı beyan ederiz ya... işte ben o aileleri anlamaya başladım sanırım. olabiliyor yani. insan öyle tuhaf, anlamsız, sarkastik, endoplazmik isimler koyabiliyormuş. insanlık hali yani, hor görmemek lazımmış. misal bende de o potansiyel varmış. insan bir bloga, "ismi yokmus mu" diye bir isim koyar mı? tee allahım ya, sen akıl yoksunu insanlar var... ben de içindeyim.

hayat dersleri

bağışlamayı öğren kalbim.

bence...

deli deliyi görünce sopasını saklarmış. pek düşünceli bir davranış bence. ben olsam, ben de saklardım. insan kendine en yakın bulduğuna neden sopasını çeker ki? insan en yakınına iç çeker, burun çeker, yalnızlık çeker ama sopa... ı-ıhh. çekmez.

can sıkıntısı

bazen birini birine benzetirsiniz. ben de sanki onu gördüm. sevgilimle konuşurken, dikkatli bakan gözleri, bir anda dengesini kaybedip üstüme düşmüştü sanki. o anda fark ettim onu. kısa bir an baktım sadece ona. başımı çevirirken de x.e ne kadar benziyor diye geçirdim içimden. benzerlik deyip geçmeyin rica ederim, o belki de hiçkimseye benzemiyordu da, bizim haberimiz yoktu. sonra o merdivenlerden inerken bir daha gördüm onu. utanmasam göz göze geldiğimiz o kısacık anda bana gülümsedi derdim. x'e ne kadar benziyordu. başımı çevirdim hemen, utandım. hayata daldım çıktım. ama şimdi aklıma düştü birdenbire. o muydu gerçekten?

pek sevgili x, eğer bu yazı karşına çıkıyorsa... böyle bir durumda bilmem ki ne yapılır...

8 Ocak 2011 Cumartesi

ay

aylar birbirini kovalar. bazen kimse kimseye yakalanmaz bu oyunda. sürekli birbirlerini kovalar bir şeyler. kelimeler unutulur; kovalamacanın içinde kaybolunur. aylar birbirini kovarlarken, kaçırdıklarınız kazancınız olur. kayıplarınızla çarpttığınızda da, sonuç her zaman "0" olur. kayıplarınız "yutan" elemandır. kazançlarınız da belki bu yüzden hiç olmaz. çok şey beklememek lazım. hayat bu deyip, koşmaya, yorulmaya devam etmeli misiniz?

4 Kasım 2010 Perşembe

ukde

dönüp bakmıyorum ardıma. kafamın içindeki o sese, "bak, bak, bak" diyen o sese rağmen bakmıyorum.

dönüp ardıma bakmıyorum.

az mı gittim, uz mu gittim... ne kadar gittiğimi bilmeden ilerliyorum. ilerledim. ama ardıma hiç bakmadım. gurur mu? yok yok, ondan değildi, hiç bakmadım. her adımdan sonra, bir dönemin içinden geçtim ve kapattım o dönemi. bir defterin sayfalarını çevirir gibi, çevirdim hayatımı. geride kaldı. geride kendimi bıraktım. bakmadım.

içimde bir ukde. tam da adımlarımın üstüne ağırlığını koymuş bir ukde. ardımda neler bıraktım? unuttum. birisi zamanında "unutma" demişti. unutmak istememiştim; ama unutmuştum. ardıma dönüp bakmayacağım derken, unutmuşum.

unutkanlığımın ortasına yuvasını yapmış bir ukde. şimdi onunla birlikte bekliyoruz, ardımızda bıraktıklarımızın bize yetişmesini.

gelirler mi ki?