2 Kasım 2010 Salı

yaram az

yaramaz diye diye kanatma yaralarını derdi biri. sanki koşarken düşmüşüm de, dizimi kanatmışım. sonra o kanayan yaram, suçunu bilen bir çocuk gibi çekilmiş köşesine ve sessizce kendini beklemiş. sonra kabuk bağlamış da... işte sanki her şey böyle olmuş gibi, ben de artık acıtmayan yaramın kabuğunu soyuyorum.

yaram az diye diye kanatma yaralarını.

bir parmak darbesi yetiyor onu yeniden kanatmaya. acısı hiç geçmiyordu, hiç geçmeyecek sanırıyordum. ilk günkü gibi olacaktı sanki hep. iziyle birlikte bende yaşayacağından emin gibiydim.

yar'a sesleneceğim diye uyandırma yaranı derdi biri. oynardım. gönül bu, unutmayı öğrense bile, unutulmayı öğrenemiyordu. hasretine söz geçiremiyordu. boyun eğiyordu.

şimdi, küçük bir iz her şey. nasır tutmuş ruhum diye tutunduğum şeyi.

yaram az diye diye kanatma yaralarını, gün gelir hissetmez olursun;

dememişti kimse bana. eksik cümleleri tamamlayamamıştım. aklım o kadarına yetmemişti.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder